Para Uğrunda
Büyük çapta bir iş adamı olan Şakir Bey, bu vaziyetini karısına borçludur. Çünkü bütün dalaveralı işlerini, karısı Münevver’i şuna buna peşkeş çekmek suretiyle yürütmüştür. Yıllarca buna boyun eğen karısı, anlaşılan başkası hesabına iş görmekten bıkmış olacak ki, son üç ay içinde kendisine genç bir âşık peydahlamıştır. Bu âşık, işsiz güçsüz, yakışıklı bir delikanlı olan Oğuz’dur. Şakir Bey bunu öğrendiği zaman fazla bir telâş göstermez. Fakat karısının elinden gitmesi de işine gelmemektedir. Şakir Bey delikanlıyı bulup bu işten caydırmak için kendisine iyi bir maaşla bir iş bulduğunu söyler. Münevver’in şahsında büyük bir servete konmak peşinde koşan Oğuz, bu teklifi kabul etmez. Asalak bir hayat sürmek, gençliğini satarak geçinmek onun için daha caziptir. Pişkin ve tecrübeli bir iş adamı olan Şakir Bey asıl daha başka bir maksatla Oğuz’la buluşmuştur. Oğuz’un yalnız parası için Münevver’i sevdiğini, veya seviyor gibi bir eda takındığını göstermek, bu suretle karısını bu toy delikanlıdan vazgeçirmek.. Şakir Bey ile Oğuz arasında geçen bu para konuşmalarını kapının arkasından dinleyen Münevver, nihayet odaya girer ve hayal kırıklığına uğramış, haysiyeti kırılmış bir kadının ümitsizliği ile delikanlıya bir tokat atmak ister, fakat eli havada düşüp bayılır. Kalp krizi geçirmiştir. Münevver’in geçirdiği kalp krizi kadını günlerce yatağa bağlar. Nihayet yavaş yavaş iyileşmeye yüz tuttuğunda Şakir Bey özel doktoru Hayrullah Bey, Şakir’i bir köşeye çekerek, kadındaki bu iyileşmenin geçici olduğunu, her an yeni bir kalp krizi ile karşılaşmanın mümkün olabileceğini, Münevver’in her türlü heyecandan uzak bir halde yaşaması gerektiğini söyler. Bu arada Şakir Bey’in işleri bozulur. Şirket giriştiği bazı taahhütleri yerine getirememiştir. Bunun için doksan bin lira ödemesi lâzımdır. Halbuki ortakların hiç birinde para yoktur. Şakir Bey işlerini yoluna koymak için bir Ankara seyahati yapmak lüzumunu hisseder. Fakat bu seyahatin müsbet bir netice vermesi için mutlaka karısının da beraber olması şarttır. Şakir Bey, böyle bir seyahat için karısını kandırmaya çalışır. Kadın, pazarlığa girişir. Elde edilecek kârın yüzde ellisi kendisine verilmek şartıyla ve son defa olmak kaydıyla böyle bir seyahate razı olur. Fakat iş yalnız seyahatle bitmemektedir. Acele paraya ihtiyaç vardır. Şakir Bey bütün varını yoğunu Amerika borsalarında kaybetmiştir. Yapılacak tek iş, kadının elindeki 20 – 30 bin lirayı almak ve kadına ait apartmanı satmaktır. Şakir Bey, kadını bu işe de razı etmeye çalışır.. Aralarında sert bir münakaşa geçer. Her türlü heyecandan çekinmesi lâzım gelen Münevver hanım bu münakaşanın doğurduğu heyecanla bir ikinci kalp krizi daha geçirir ve ölür.. Şakir Bey tarafından biraz da kasten hazırlanmış olan bu ölümden sonra, bu zamana kadar ikinci planda kalan ve iş peşinde, vurgun peşinde koşan Mebruke sahneye çıkar. Şakir Bey onunla işbirliği yapacak, hatta onunla evlenecek, ve bu defa da onu, kullanarak eski vaziyetini elde etmeye çalışacaktır.Fakat bir yandan karısının katili olmak ithamlarıyla karşı karşıyadır, öte yandan işler düzelmemektedir. Şakir Bey’in aklî dengesi bozulur ve delirir.
Kaynak : Hasan Âli Ediz’in 29 Aralık 1949’da Son Posta’da yayımlanan eleştiri yazısından sadeleştirilerek alınmıştır.
“Paydos müstesna, Türkçe piyesler arasında beni bu kadar düşündüren ciddi bir piyes seyretmiş değilim. Zamanımızın psikolojisini, muhtelif örneklerini dikkate değer bir realizm ve sanat kabiliyetiyle ifade etmiştir. Tiyatro tekniği de, karakter ve diyalogları da Nahit Sırrı’yaa hakiki bir piyes muharriri sıfatını verdirecek seviyededir. Bilhassa türedi zengin İle, hizmetçinin hayrete değer bir realizm ile çizildiği muhakkaktır. Bu dahi, mükâfata lâyık bir eserdir.” – Halide Edib Adıvar (Akşam, 15 Mart 1950)
Sahnelendiği Tiyatrolar
İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları (1949-1950)