Fault Lines

Bill ve Jim dostlukları 19 yıla dayanan iki eski arkadaştır. Uzun bir aradan sonra bir gece bir barın sessiz bir köşesinde bir araya gelirler. Bill evli ve eşine bağlı biridir, Jim ise yaşı ilerlemiş olmasına rağmen hala bekardır ve çapkınlık yapmaya devam etmektedir. Jim, Bill’in eskisi kadar dostluklarına önem vermediği konusunda sitem ederken kendini bomboş bir barda bir masada oturmuş Bill ile bunu tartışırken bulur. Tartışmaları bir yabancının içeri girmesiyle bölünür. İki arkadaşla konuşmaya çalışan Joe, kışkıtıcı sorularıyla ikiliyi dostluk, sadakat, evlilik ve ilişkiler üzerine sorgulamaya iter. Sorduğu sorularla hem Bill’in hem de Jim’in hayatındaki çizgilerin belirlenmesine sebep olan Joe aslında kimdir. Hayatındaki tüm ilişkilerini sorgulama noktasında kendini bulan Bill, nasıl bir oyunun içinde olduğunu anlayabilecek midir. Bill’in eşi Jess’in de bara gelmesiyle işler iyice kızışır. Herkes hayatlarında meydana gelen bu büyük depremde hangi tarafı seçeceğine karar vermek zorunda kalır.

Oyun; dostluk kavramını, arkadaşlık bağlarının önemini, sadakat ve dürüstlüğün vazgeçilmez değerini ele alırken, bir yandan da bizleri yaşamımızdaki yaptığımız seçimlere bir kez daha farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağlıyor. Aşklar, aile, dostluk, kaybetme korkusu, eleştirmek ve eleştirilmek, kıskançlık gibi insani özelliklere, korkularımıza titizlikle değiniyor.

Karakterlerin hayatlarının her alanında yaptıkları seçimlerle yüzleşmelerini izlerken, bir yandan da insani hırslarla kişilerin nasıl yenik düştüğüne şahit oluyoruz. Oyun; tüm gerçekler masaya yatırıldığında ve fay hatları kırılmaya başladığında, kopan parçanın hangi tarafını seçeceğimize karar verirken geçiridiğimiz süreçleri samimi bir şekilde ele alıyor.

Günümüz dünyasında evrensel yanıyla toplumumuzda da karşılığı olan oyun, samimi, zaman zaman duygusal, zaman zaman komik diyaloglarıyla izleyici temposunun içine almayı başarıyor.