Yakup Cemil

Yakup Cemil, Doğu cephesinden İstanbul’a gönderilir; çünkü siperlerini korumakla görevlendirildiği halde ansızın İngilizlere saldırmış ve eratı kırdırmıştır.  Enver Paşa’nın Halep’te olduğunu öğrenir öğrenmez soluğu onun yanında alır ve tümen komutanlığı ister. Enver Paşa, tümen komutanlığı için rütbesinin uygun olmadığını söyleyip İstanbul’da kendisini beklemesini ister. Yakup Cemil İstanbul’a vardığında eski silahşor arkadaşlarının ticaretle uğraştığını görür; ona da silahı bırakıp ticarete yönelmesini önerirler. Enver Paşa’nın dönüşüyle Yakup Cemil tümen komutanlığı isteğini yineler; fakat cevap aynıdır: senin rütben uygun değil! Oysa o değil midir ki, Babıâli baskınını yapan, Nazım Paşa'yı vurarak Enver Paşa’ya Harbiye Nazırlığının yolunu açan; o değil midir ki, apandisit ameliyatı sırasında tabancayı çekip, Paşa’nın hayatını kurtaran; o değil midir ki Selanik'ten bu yana peşini bırakmayan; bakanlığı için kelleyi koltuğa alan, Onunla cepheden cepheye koşan...  Yakup Cemil’e bu kazık atılmamalıdır. Tam bu noktada gazeteci Mustafa Ragıp, Yakup Cemil’in aklına barış fikrini sokar; “İlle de silah elde savaşılmaz ki, savaşmanın başka yolları da var, örneğin bugünlerdeki en kutsal savaş, barış için olanıdır.” Bu fikre sarılan “savaşçı” Yakup Cemil, birden “barışçı” kesilir; bunu iktidarın kabul etmesini sağlamalıdır; kabul etmezlerse de darbe yapacaktır; her yerde herkesle bunu konuşur; hatta bir girişim başlatır. Yakup Cemil’in arkadaşları durumu Enver Paşa’ya anlatır. O da, kendisinden kurtulmak için serserilerden, mahkumlardan yarı askeri bir birlik tertip edip İran’a göndermek üzere talimat verir. Yakup Cemil, “barış” fikrinden hemen cayıp yeniden “savaşçı” olmaya karar verir ve birliğini toplar. Fakat Talat Paşa ve Kara Kemal, onun bu faaliyetini ters yüz edip, bu birliğin aslen Enver Paşa’ya suikast tertibi olduğunu anlatırlar. Bunun üzerine Yakup Cemil tutuklanır. Almanya’ya giden Enver Paşa, dönene kadar karar verilmemesini ister ama Talat Paşa önüne gelen idam cezasını onaylar. Cenazesi ortada kalır. Kardeşi Seyit Mehmet “Canını kim aldıysa, cesedini de onlar kaldırsın,” demesi üzerine sessizce Topkapı mezarlığına götürülüp defnedilir. Vatana ihanetten idam edilen Yakup Cemil’in ailesine vatana üstün hizmetten maaş bağlanır.

Yazarın notları :

Yakup Cemil, kimilerinin “kahraman”, kimilerinin de “hain” olarak gördüğü yüzlerce tetikçiden biriydi; ve fakat en gözü karası, Talat Paşa'nın deyimiyle en delisi, en gaddarıydı. Yakup Cemil, İstanbullu Çerkez bir aileye mensuptu. 1903’te Harp Okulu’nu bitirmişti. İlk görevi Manastır’daydı. II. Abdülhamit rejimini yıkmak için kurulan İttihat ve Terakki’nin güçlü adamı Enver Bey ondan bir yıl önce Manastır'a gelmişti. Yakup Cemil, Enver Bey’in de etkisiyle o tarihlerde iyice güçlenmeye başlayan İttihat Terakki’ye katılmıştı. Cemiyet'in silahşor üyelerden meydana gelen “fedaî şubeleri” vardı. Fedai olmak gönüllülüğe bağlıydı, ama gönüllü olduktan sonra görevi yapmak zorunluydu. Tabiatına çok uygun olan fedailiği seçen Yakup Cemil, yine kendisi gibi fedai takımından arkadaşlarıyla birlikte hem bölgedeki Yunan, Sırp, Bulgar ve Arnavut çeteleriyle, hem de II. Abdülhamit rejimine karşı savaşıyorlardı. Ancak Yakup Cemil, arkadaşlarından çok farklıydı. Öyle ki öfkesiyle, gaddarlığıyla herkesin korkulu rüyası haline gelmişti. Cemiyetin fedaileri, 1908 Haziranı'ndan itibaren Balkanlarda tam bir terör estirdiler ve suikastlar birbirini izledi. Abdülhamit, 1877’de rafa kaldırılan Kanun-ı Esasi’yi tekrar yürürlüğe koymaya razı oldu. Böylece II. Meşrutiyet Dönemi başladı. Peyderpey İstanbul’a gelen fedailer Meserret Oteli ve Meserret Kıraathanesi’nde konuşlandılar. Kime ders vereceklerini, kimi temizleyeceklerini planladılar. İstanbul’da şimdilik işler yolunda görüldüğünden Yakup Cemil’in yeni görev İran’dı. Enver Bey’in amcası Yüzbaşı Halil (Kut) Bey başkanlığında fedailerden oluşan bir heyetin İran'a gizlice gitmesine karar verildi. Bu heyette Yakup Cemil de vardı. O ara İstanbul’dan bir haber geldi. 31 Mart Ayaklanması başlamıştı. Ekip İstanbul’a döndü. İstanbul’daki bir takım suikastlardan sorumlu tutulan Yakup Cemil, Bab-ı Ali Baskınına katıldı. Baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa’yı vurdu. Nazım Paşa cinayetinden sonra Yakup Cemil teşkilatın bir numaralı fedaisi oldu. Fakat öyle başına buyruk hale geldi ki, Enver Paşa bile ondan ürker olmuştu. Çareyi Yakup Cemil’i çoğu hapishanelerden derlenmiş katillerden oluşan iki bin kişilik bir birliğin başında Kafkas Cephesi’ne göndermekte buldu. Fakat orada da rahat durmayınca Halil Bey, onu İstanbul’a gönderdi.Oyunumuz tam bu noktada başlar ve Yakup Cemil’in kurşuna dizilmesiyle biter.

Kültür Bakanlığı Senaryo Ödülü
 
Yazar Turgut Yasalar, Yakup Cemil’in öyküsünü anlattığı senaryosuyla 1989’da Kültür Bakanlığı Senaryo Ödülünü kazanmıştır. Ancak dönemin koşullarında böylesi kapsamlı bir dönem filmini gerçekleştirmek için çok yüksek bütçeler gerekmekteydi. O nedenle proje rafa kaldırıldı. Ne ki, öyküyü bir tiyatro yapma fikri ortaya atılınca yazar farklı versiyonlar yazdı. Yakın dönemde ise izlenebilirliğini sağlamak üzere Yakup Cemil’in ölümüne giden süreci anlatmayı uygun gördü ve bu versiyon ortaya çıktı. Gerisi oyunu sahneye koyacak yönetmenindir. 
 

 

Yapıt Hakkında

Turgut Yasalar

Yazar : Turgut Yasalar

Tür : Dram / Tarihi (Komedi unsurları da içerir)

Bölüm : İki Perde

Oyuncu Bilgisi : 12 E - 1 Ç

Yeni Yerli Oyunlar Kategorisine Geri Dön