Tanrı Derken
Anaia ve Racine, Afrikalı Amerikalı ikizlerdir. Henüz bebekken her birinin korkunç bir şekilde yaralanmasına neden olan bir yangından kurtulmuşlardır. Racine’in hasarı kolları, sırtı ve boynuyla sınırlıyken Anaia’nın yüzü neredeyse tanınmayacak kadar harap olmuştur, öyle ki “İnsanlar onun gözlerinin içine bakmak istemez.” Racine, bir kreşte, Anaia ise bir paketleme deposunda çalışmaktadır. Günün birinde yangında öldüğünü sandıkları annelerinden aldıkları mektupla hayatları bir daha eskisi gibi olamayacak şekilde değişir. Öldüğünü sandıkları anneleri, hayattadır. Sefil koşullardaki hayatlarına rağmen amansız aile bağları ve aile olmanın özlemiyle tüm yaşamlarını askıya alıp annelerinin yanına, huzur evine giderler.
Bu özlemle çıktıkları yolculuk, aile gerçeği ile ve aslında kendi gerçeklikleriyle tanıştırır, onları. Zira karşılarında tüm vücudu, onları yakan yangında yanmış bir anne vardır ve üstelik çok az ömrü kalmıştır. Bununla da bitmez, yangını çıkaranın babaları olduğunu ve onları öylece ateşe verip gittiğini öğrenirler. Ve Anneleri, O; onlara bir intikam görevi yükler. Yeni bir hayat kurmuş, yeni ikizleri olmuş babalarından intikam almak. İntikam için çıktıkları yolculuk, şiddetli bir korku komedisine, yok edici bir gazap tragedyasına dönüşür.
Oyun, 2018’de Amerikan tiyatrosunda önemli bir yeri olan Obie Ödülünü, 2016’da Amerikan Oyun Yazarlığı Vakfı’nın Amansız Oyun Ödülü’nü kazanır.
Is God Is, Aleshea Harris’in Türkçeye çevrilen ilk oyunudur.
Çevirmenin notları :
İkizler ve diğer oyun kişileri sık sık kendilerinden üçüncü tekil şahıs gibi bahseder ve sahne yönergeleri verir. Doğası gereği teatral olan bu teknik aynı zamanda bir tekinsizlik hissi yaratıyor: Dünyanın acımasızlığına henüz bebekken terk edilmiş Anaia ve Racine’in yaşadıkları sürekli tetikte olma haline ve aslında şiddetin başlangıç noktasına okurunu/izleyenini götürüyor. Sürekli kendini izleyen ve tetikte olmak zorunda hisseden vahşileştirilmiş, ihmal edilmiş, çocukluklarından itibaren kendilerini savunmayı öğrenmeye zorlanmış, sürekli kavga eden iki genç siyahi kadın. Sürekli korkmak, onların gerçeklikleri… Onları, anneleri O kadar öfkeli yapan gerçeklikleri. Bir miras gibi aktarılan yoksulluk, kadınlık ve siyah olmanın yarattığı döngüsel şiddet… Öfke yaşamları boyunca içlerinde inşa edilmiştir.
Oyunda O diye bahsedilen anneleri, ikizlerinin kendisinin öldüğüne inanmalarını istemiştir: “Kim, timsah gibi bir vücuda sahip bir anne ister ki?” O, onu bu hale getirenin babaları olduğunu söyleyip kızlarından intikam için kan isterken, Eski Ahit Tanrısı kadar korkunç bir gazapla doludur. Çünkü “Soluğu çalınmıştır.” Orestes ve Elektra’nın öfkesi, üç kadının kavrulmuş bedenlerinde yankılanır. Bu noktada Tanrı yazgısı mı, miras mı sorusu çıkar ortaya. Böyle bir mirasla ne yapılabilir? İntikam almak mı yoksa kaçılabilecek bir alan var mı?
Anaia ve Racine’in babalarının bulmak için çıktıkları yolculukta; intikam, şiddet, korku döngüsel bir devinimle uğursuz bir eğlenceye dönüşür. Baba/ Adam, soğukkanlı, kurbanlarını duymak istedikleri “sevgi” ve mantık gösterileriyle uyutmaya muktedir, her koşulda desteklenmesi, ayakta durması için adanılması gereken, öfkesini kontrol edememe hakkı olan ve kendi tabiriyle “yerinde” tepkilerle etrafındaki ateşe atabilen bir figürdür.
Şiddet; zaman ve mekân boyunca antik Yunan tragedyaları ve Amerikan western filmlerini anımsatan yolculukla farklı formlara bürünür. Oyun boyunca alttan alta ince bir tınıyla; güzellik, beden, cinsiyet, sosyal kimlikler ve aidiyetler didiklenir. Yolculuğun sonunda sadece en naif ve en “çirkin” olan Anaia, hayatta kalmayı başarır. Ancak o da, artık eski Anaia, değildir.
Yönetmene Not: Yazarın satır dizgeleriyle, harflerin boyutlarıyla oynayarak aktardığı durumlar, sahnelerin atmosferi içinde parantez içi durumlar şeklinde yazılmıştır.
Yapıt Hakkında
Çevirmen : Fatma Gülâra Işık Tuğcu
Tür : Dram-Trajedi
Bölüm : 15 Sahne
Oyuncu Bilgisi : 4 E – 4 K
Yeni Yabancı Oyunlar / Türkçe Kategorisine Geri Dön