Irgat
Bir köy kahvesinde iş beklerken kumar oynayan ırgatlar, Kâhya’nın gelip anlaşma yapmasıyla Süleyman Ağa’nın çiftliğine pamuk toplamaya götürülür. Anlaşmaya göre oylar Süleyman Ağa’nın belirttiği partiye verilmelidir. Kâhya, ırgatlara göz kulak olması ve geç saatlere kadar ırgatları çalıştırması koşuluyla kahveci Pala Hasan’ı işe alır.
Tarlaya gelen bir gazeteci, çalışanların sorunları ve seçim hakkında ırgatlara düşüncelerini sorar. Gazeteci ile Fahri görüşürler; Fahri elinde gazetelerle arkadaşlarının yanına gelir. Kâhya, aldığı bilgilerle onbaşıyı ırgatların üstüne salar. Gazeteleri “gomonist” gazetesi kanıtı olarak gösterip, Fahri’yi karakola götürür. Fahri’yi seven Fatma lehte tanıklık yapmak isterse de Kâhya tarafından yolda kaçırılır. Fahri dayak yemiştir, bitkin döner. Irgatlar arasında huzursuzluk başlar. Irgatların molası kısıtlanmıştır. Fahri’nin bilinçli konuşmalar yapması üzerine Kâhya bu kez jandarmayı çağırıp Fahri’yi yeniden karakola çektirir. Fahri yediği dayaktan ölür.
Bir zaman sonra Fatma, Kâhya’nın zulmünden kaçıp ırgatların yanına döner. Doğurduğu oğlunun adını Fahri koymuştur.
“Haşmet Zeybek, kendi köylüsünü öyle içten tanıyor ki, onları elle tutulacak gibi getirip karşımıza dikiyor. Bütün konuşmalar, şöyle böyle kafiyeli. Evet, hemen bütün konuşmalar, sahneye, vurucu bir mizah havası gitiriyor. Bir çok konuşma, bir halk özde-yişiyle, bir atalar sözüyle kafiyelenerek bitiyor. Bu, havanın dramatik ağırlığını entellektüel bir iyimserliğe yükseltiyor. İnsan, Osmanlı düzyazısındaki Seci’li sayfaları anıyor. Evet bu özdeyişli atasözlü, kafiyeli diyaloglar, bir komedinin neşeli sayfalarını hızla çeviriyor. Öyle ki, bir çok zaman, mühtehcene benzer vuruşlar, sert bir kahkaha gibi sayfadan başını kaldırıp sınıf düşmanına gülüyor. Şimdiye dek Türk köylüsüne değgin onbinlerce sayfa tutarında roman, hikaye vb. okudum. Ancak bu yergi, öfke, mizah, köylülük kokusuyla dopdolu oyun, bende üstün bir yaşayış noktası buldu.” – Hasan İzzettin Dinamo (Cumhuriyet / 8 Ekim 1976)