Yapıt Hakkında

Romanın kahramanı şimdi altmış yaşındadır. Tıbbiye’de okurken masum bir politika mahkûmu olarak Trablus’a sürülmüş, oradan kaçtığı Avrupa’da uzun süre tembel avare yaşadıktan sonra İkinci Meşrutiyet (1908) devriminde İstanbul’a dönmüş, denediği gazeteciliği başaramayınca memur olmuş, bu işte de geri planlara düşmüştür. Savaşlara, devrimlere uzaktan bakmakla yetinmiş, bir aile ocağı kuramadığı gibi, sevgiye de yabancı kalmış, kuvvetini yalnızlıkta aramış, evinde emektar Gülşen Kalfa ile yalnız yaşamış, yalnız gökyüzünün bilinmeyen sırlarıyla ilgilenmiştir. Bir gün, Amerikan kolejini bitirince yanına aldığı yeğeni Sevim, Sevim’in arkadaşı Mükerrem, ispritizma denemesi için Bursa’ya giderler. Ruh çağırma sırasında Sevim şiddetli bir şok geçirir, bayılır, bir yıl yataktan kalkamaz. Ancak, romandaki adıyla Küçük Bey’e, akrabalarından yaşlı bir yengenin salık vermesiyle, törenli bir tütsü yapıldıktan sonra birden iyileşir. Bu esrarlı iyileşme; Cumhuriyet’ten sonra da cinleri, perileri ve efsunculanyla gizli gücünü, etkinliğini sürdüren, bu anlamda “gökyüzü” karşısında evvelce materyalist bir adam olan roman kahramanının manevi iflasını daha da hızlandırır. O şimdi direnme gücü kalmamış, kuruntulu, kararsız bir adamdır.

Kaynak: Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü / Behçet Necatigil