Kemal Tahir
Biyografi
(İstanbul, 13 Mart 1910 – İstanbul, 21 Nisan 1973) Romancı. Asıl adı İsmail Kemalettin Demir. (Önceki soyadı Tipi. Benerci soyadını da kullandı.) Nurettin Demir, Cemalettin Mahir, İsmail Kemalettin, Körduman, Bedri Eser, Murat Aşkın, Samim Aşkın, Ali Gıcırlı, F. M. İkinci, Celal Dağlar imzalarını da kullandı. Abdülhamit ’in hünkâr yaverliğini, Yıldız Sarayı özel marangozluğunu yapmış Şebinkarahisarlı Yüzbaşı Tahir Bey ile Nuriye Hanım ’ın oğlu. İlköğrenimini gezginci hastaneler inzibat subaylığı yapan babasının yanında çeşitli kentlerde tamamladı. Mütareke ’den sonra Kasımpaşa ’daki Cezayirli Hasan Paşa Rüştiyesi ’ni bitirdi (1923). Aynı yıl girdiği Galatasaray Lisesi ’ni onuncu sınıfa kadar okudu. Annesinin ölümü üzerine okulu bıraktı. Avukat kâtipliği, Zonguldak Kömür İşletmesi ’nde ambar memurluğu yaptı (1928- 32). 1932 ’de Yakup Sabri, Ertuğrul Şevket, İsmail Safa, Arif Nihat Asya ile birlikte Geçit (10 Ekim 1932- 14 Temmuz 1934, 7 sayı) adlı bir sanat dergisi çıkardı. Gazeteciliğe başlayarak Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde düzeltmen, röportaj yazarı, çevirmen olarak çalıştıktan sonra Yedi Gün ve Karikatür dergilerinde sekreterlik, Karagöz gazetesinde başyazarlık ve Tan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulundu (1932- 38). Babıâli yıllarında Y. Z. Ortaç, A. M. Dıranas, N. F. Kısakürek, S. Simavi, Cemal Nadir, Naci Sadullah, N. N. Tepedelenlioğlu, Sadri Ethem, Suat Derviş, H. T. Us, A. Us, Z. Sertel, S. Sertel vb pek çok ünlü kişiyle dostluğu ve tanışıklığı oldu. Bir süre İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul temsilciliğini yaptı, iktisadi konularda telif ve çeviri yazılar yayımladı. 12 Ağustos 1937 ’de öğretmen Fatma İrfan ’la evlendi. 15 Haziran 1938 ’de, aralarında deniz astsubayı Nuri Tahir ve Nâzım Hikmet ’in de bulunduğu bazı sivil ve askerlerle birlikte “Donanmayı ayaklanmaya kışkırtmak”tan sanık olarak tutuklandı; 19 Ağustos 1938 ’de Donanma Kumandanlığı Askeri Mahkemesi ’nce 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1940 ’ta Fatma İrfan kocasından ayrılma isteği ile mahkemeye başvurdu ve 10 Haziran 1940 ’ta ayrıldılar. İstanbul Tevkifhanesi (1938- 40), Çankırı (Aralık 1940- Mayıs 1941), Malatya (Mayıs 1941- Ekim 1944), Çorum (Ekim 1944- Kasım 1949), Nevşehir (Kasım 1949- Nisan 1950) cezaevlerinde 13 yıl yattı. Çorum cezaevinde iken Sedat Simavi ’nin isteği üzerine “Zoraki Nişanlı”, “Bir Nedim Divanının Esrarı”, “Camı Kıran Çocuk”, “Halk Plajı”, “Gönül Denilen Hayvan”, “Aşk Pınarı” gibi birtakım serüven romanları yazarak Sedat Simavi ’ye yolladı. 1950 ’de Demokrat Parti ’nin çıkardığı Genel Af Yasası ’ndan yararlanarak hapisten çıktıktan sonra geçimini yazarlıkla sağlamaya çalıştı. Çeşitli takma adlarla çeviriler yaptı. (Kastil Büyücüsü, Saygon Geceleri, Dehşet Yolcuları ve Mayk Hammer dizisi.) F. M. İkinci takma adıyla çevirdiği Mayk Hammer polis romanlarının gördüğü ilgi üzerine bu kitapların benzerlerini kaleme aldı. Bunlar çevirilerden daha fazla rağbet gördü. İlk zamanlarda kendi romanlarından birkaçını da (Sağırdere, Esir Şehrin İnsanları) gazetelerde takma adlarla tefrika etti. Sıdıka (Semiha) Uzunhasan ile evlendi. 1955 ’te, 6- 7 Eylül Olayları ’na karıştığı iddiasıyla 6 ay tutuklu kaldı. 1957 ’de Aziz Nesin ’le birlikte Düşün Yayınevi ’ni kurdu. Yakın arkadaşları olan Metin Erksan, Halit Refiğ ve Atıf Yılmaz gibi rejisörlerle birlikte bir yan iş olarak film senaryoları üzerinde çalıştı. Bu senaryolardan bazıları film haline geldi. (“Haremde Dört Kadın”, yön. H. Refiğ, 1965; “Namusum İçin”, yön. M. Ün, 1965; “Yarın Bizimdir”, yön. A. Yılmaz 1963). 1968 ’de davet edildiği Sovyetler Birliği ’ne gitti. 1970 ’te akciğer kanserine yakalandı ve bir ameliyatla sol akciğeri tamamen alındı. İyileşmeye yüz tuttuktan sonra yeniden çalışmalarına döndü. Ancak taslak halinde kalan birçok romanını tamamlayamadan tartışmalı geçen bir ziyaret dönüşünde kalp krizi geçirerek vefat etti. Erenköy Sahrayıcedit Mezarlığı ’nda gömülüdür.
Kemal Tahir, kuşağının çoğu yazarı gibi, edebiyata şiirle başladı. İçtihat ’ta yayımlanan ilk şiir denemeleri (“Bardaki Kadınlar”, Nisan 1931; “Açın Türküsü”, Mayıs 1931) toplumsal içerikleriyle dikkat çekiyordu. Daha sonra Yeni Kültür (1932), arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Geçit, Varlık dergilerinde yayımladığı şiirleri, Yahya Kemal ’in etkisinde ölçülü ve kafiyeli şiirlerdi. Nâzım Hikmet ’le dost olduktan sonra yeniden toplumsal temalara döndü. 1939 ’a kadar Ses dergisinde sürdürdüğü bu tür şiirlerinde Cemalettin Mahir ve İsmail Kemalettin takma adlarını kullandı. Kendisi bu dönem için “1940 yılına kadar gazete ve mecmualardaki çeşitli yazı çalışmalarını saymazsak, yalnız şiirle uğraştım. Şiir çalışmalarından bana Türkçede düz yazıyı iyi yazabilme daha açıkçası kelimeleri değerlendirme idmanı kaldı” der.
Aynı yıllarda kısa mizahi roman ve öykü yazmaya başladı. “Aşk Çetesi”, “Sahte Serseri”, “Aşk Modası” vb romanları Karikatür ’de (1935); “Bütün Ahmetler Ayağa Kalksın”, “Mollalar Asker”, “Yalancı Şahit”, “Kuş Kafesleri” vb Yedigün ’de yayımlandı. Hapse girince, Hürriyet gazetesinde Bedri Eser takma adıyla serüven romanları yayımladı. Geçim kaygısıyla başvurduğu bu yoldaki çalışmalarını hapisten çıktıktan sonra da yine takma adlarla sürdürdü. Gerçek edebi çalışmalarını da gerek hapiste iken (1941), gerek hapisten çıktıktan sonraki ilk yıllarda yine takma adlarla yayımladı. Tan gazetesinde Göl İnsanları genel başlığı altında Cemal Mahir takma adıyla tefrika edilen (1941) öyküleri onun dikkati çeken ilk ürünleridir. Hapisten çıktıktan sonraki ilk romanı Sağırdere ’yi Son Posta gazetesinde Körduman takma adıyla (1950), onu izleyen Esir Şehrin İnsanları ’nı Yeni İstanbul gazetesinde Nurettin Demir takma adıyla (1952) tefrika etti. Kemal Tahir adını ancak 1955 ’te kullanmaya başladı.
Göl İnsanları (1955) kitabında topladığı dört uzun öyküsü romanlarına bir geçiş olarak sanki birer küçük roman gibi kurulmuşlardır. Çoğunda köylü tipleri ya da şehirde çalışan gurbetçi köylülerin yaşam öyküleri işlenmiştir. Konular klasik sağlamlıkla örülmüş, törelerin ve çevrelerin betimleri de geniş tutulmuştur. Kemal Tahir anlattığı olayların dışında bir gözlemci gibi kalarak Sait Faik tarzı yeni öykü tarzına yanaşmamıştır. Ayrıntılara ve toplumsal gerçekliğe önem veren yazar, öykü yapısında gelenekçi ve kuralcıdır. Öykülerdeki kişiler kendilerince sorunları olan çok yönlü kişiliklerdir.
Kemal Tahir Türk insanı ve toplumunun Batı insanı ve toplumuna benzemediği, bu nedenle Türk romanının da içerik bakımından Batı romanına benzememesi gerektiği; bunu sağlamak için de Türk romancısının Türk insanını ve toplumunu, bunların özelliklerini incelemesinin zorunlu olduğunu savunmuştur.
Çankırı- Çorum dolaylarında geçen Sağırdere, Körduman, Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu, Büyük Mal, Rahmet Yolları Kesti, Kelleci Memet, Bozkırdaki Çekirdek köye yönelik romanlarıdır. Bunlara yazarın ölümünden sonra yayımlanan Namusçular, Karılar Koğuşu, Damağası romanları da eklenebilir. Bu romanlarda diğer romanlarında olduğu kadar belirgin bir tarih silsilesi bulunmaz, ama yine de bir zaman süresi içinde ele alınmışlardır. Hatta kimi romanlar bir öncekinin devamı olarak düzenlenmiştir. Köye yönelik ilk iki romanı Sağırdere ve Körduman konu bakımından birbirini tamamlayan romanlardır. Sağırdere bir köy delikanlısının 1938- 39 yıllarında Çankırı dolaylarında Yamören köyündeki ve iş tutmak amacıyla gittiği Ankara ’daki yaşamını ele alır. Sağırdere ’nin devamı olan Körduman ’da gencin gurbetten döndükten sonra Yamören ’deki yaşayışı işlenmektedir. Romanda köylünün günlük yaşayışıyla iç içe girmiş sorunları, dışarıya kapalı ve çok sessiz görünen bir köyün çok yönlü ve renkli dünyası başarıyla verilmektedir.
Yazarın bir üçlü oluşturan Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu ve Büyük Mal adlı romanları Kırım Savaşı ’ndan başlayarak Cumhuriyet dönemini de içine alan süreç içinde ağalık kurumunun gelişmesini sergiler. İnsan ilişkilerini derinliğine irdelerken çarpıcı portreler çizer. Bu üçlüyle birlikte yazarın ağalığa değindiği bir başka romanı Kelleci Memet ’tir. Yazarın Malatya Cezaevi gözlemlerine dayanarak kaleme aldığı Namusçular ’da mahpusane yaşantısı, mahpusların geçmişleri, acıları, sevinçleri, beklentileri olayların akışı içinde verilir. Aynı cezaevinin kadınlar koğuşunun iç yüzünü ortaya koyduğu Karılar Koğuşu ’nda, bilgisizlik ve elverişsiz koşulların suça ittiği, çaresiz, zavallı kadınlarla karşılaşırız.
Yazarın Çorum cezaeviyle ilgili notlarının derlemesinden oluşan Damağası 1948 ’de yazılmış notlarla başlar. Romanın birinci bölümünü oluşturan bu notlarda Çorum Cezaevi, gardiyanı, müdürü, müdür yardımcısı, kâtibi, cezaevindeki birkaç hükümlü tanıtılırken cezaevi yaşantısı sergilenir. İkinci defterde cezaevine yeni gelen ilgi çekici tipler anlatılırken o yılların önemli olayları da birlikte verilir.
Kemal Tahir kırsal kesimle ilgili öteki iki romanından Bozkırdaki Çekirdek ’te köy enstitülerini, Rahmet Yolları Kesti ’de ise eşkıyalık olgusunu farklı bir yaklaşımla ele alır. Bozkırdaki Çekirdek, Çankırı, Çorum ve Kastamonu ’nun birleştiği Şirinköy ’e yakın Keşiş Düzü ’nde kurulacak köy enstitüsünün kuruluş serüvenini anlatırken köylülerin eğitimi için bir model olarak ortaya atılan köy enstitülerini sert biçimde eleştirir. Rahmet Yolları Kesti ise eşkıyalık ve haydutluğa yeni bir bakış açısı getirir. Türk edebiyatında çoğunlukla birer kahraman olarak ele alınan eşkıya tipini ırz düşmanı, sefil, perişan, kıyıcı bir kişilik olarak ortaya koyar.
Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yorgun Savaşçı, Kurt Kanunu ve Yol Ayrımı adlı romanları belirli tarihsel dönemleri ele alan kentsel romanlardır. Bunlarda tarih sırası gözetilir ve bir önceki romanda silik bırakılan kişiler dostları, fikir arkadaşları, hatta çocukları ile daha sonraki bir romanda görülür, bazen roman kahramanı olurlar. Ölümünden sonra yayımlanan Hür Şehrin İnsanları ve Bir Mülkiyet Kalesi romanları da bu kategori içinde değerlendirilmelidir.
Esir Şehrin İnsanları ve onu izleyen Esir Şehrin Mahpusu ’nda, aristokrat bir Osmanlı aydınıyken, Milli Mücadele ’ye katılan ve Anadolu ’ya gönderdiği bir plan yüzünden divan- ı harpçe yedi yıl hapis cezasına çarptırılan Kâmil Bey ’in öyküsü ekseninde Mütareke yıllarının İstanbul ’u anlatılır.
Yorgun Savaşçı 1908 ’de II. Meşrutiyet ’in ilanından başlayarak Trablusgarp, Balkan, İmparatorluğun topyekûn çöküşüyle sonuçlanan I. Dünya savaşlarına katılan ve Batı Anadolu ’nun Yunanlılar ve İstanbul ’un Müttefikler tarafından işgali üzerine Anadolu ’ya geçerek Mustafa Kemal tarafından örgütlenen Ulusal Hareket içinde yer alan bir subay kuşağının öyküsüdür.
Kemal Tahir, Kurt Kanunu ’nda bir bölüm eski İttihatçının 1926 ’da İzmir ’de Gazi ’yi hedef alan suikast girişimi çevresinde Cumhuriyet ’i kuran kadronun İttihatçılar ile hesaplaşmasını konu alır. Kendisi bu romanı için şöyle der: “Romanın konusu 1926 İzmir Suikastı gibi son derece buhranlı devrede geçiyor. (…) Gerçekten büyük tehlikeler içinde kıstırılmış insanların romanı bu.” Yol Ayrımı ’nda Serbest Cumhuriyet Fırkası ’nın kuruluş ve kapanış serüveni çevresinde, eski Kuvay- ı Milliyecilerin hayal kırıklıklarını dile getirir.
Yayımlandığında büyük tartışmalara yol açan Devlet Ana ’da Osmanlının aşiretten devlete doğru gelişimini, Osmanlının 600 yıl süren imparatorluğunun dinamiğini oluşturan güçleri dile getirmeyi amaçlar. Yazar Anadolu insanının tarihsel ve toplumsal özelliklerini saptayabilmek için Osmanlı İmparatorluğu ’nu kuran ve yaşatan gücün kaynağına inmek istemiştir. O dönemdeki köklerden bugünün insanının özelliklerini belirlemeye çalışmıştır. 1290 yılında iki aylık bir süre içinde geçen roman “… zengin kadrosu, iç içe dolanmış öyküleri ve bol serüvenleriyle karmaşık bir roman olmasına karşın ustaca kurgulanmıştır” (Moran).
Yazar Devlet Ana ’yı tarih araştırmalarıyla elde edilmiş bir bilgi birikiminin özümlenmesi sonucu ulaşılmış bir tarih görüşü üzerine kurarken, onun her şeyden önce bir edebi yapıt olduğunu, yani dil malzemesiyle canlılık kazanabileceği gerçeğini de göz önünde bulundurmuş, Dede Korkut ve Evliya Çelebi ’nin üslubundan, deyimlerden yararlanarak kıvrak, renkli bir dil oluşturmuştur. Romanın anlatımında başvurulan alıntı tekniğinin söz konusu tarihin kültür atmosferini oluşturmada önemli payı vardır. Yunus Emre ’den, Dede Korkut masallarından, Kelile ve Dimne ’den, Kabusname ’den, Felekname ’den, Siyasetname ’den alıntılar, Kuran ’dan, İncil ’den ayetler, halkın değer yargılarını yansıtan özdeyişler, atasözleri romanın anlatım dokusuna ustalıkla yerleştirilmiştir.
Ödülleri: Yorgun Savaşçı ile 1967- 68 Yunus Nadi Roman Ödülü; Devlet Ana ile 1968 TDK Roman Ödülü.
Kaynak: Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi
Bütün Yapıtları
Romanları:
- Sağırdere (1955)
- Esir Şehrin İnsanları (1956)
- Körduman (1957)
- Rahmet Yolları Kesti (1957)
- Yediçınar Yaylası (1958)
- Köyün Kamburu (1959)
- Esir Şehrin Mahpusu (1961)
- Kelleci Memet (1962)
- Yorgun Savaşçı (1965)
- Bozkırdaki Çekirdek (1967)
- Devlet Ana (1968)
- Kurt Kanunu (1969)
- Büyük Mal (1970)
- Yol Ayrımı (1971)
- Namuscular (1974)
- Karılar Koğuşu (1974)
- Damağası (1977)
- Bir Mülkiyet Kalesi (1977)
- Hür Şehrin İnsanları (1978)
Öykü:
Röportaj ve Söyleşiler :
Notlar / Kemal Tahir Vakfı Çalışmaları :
- 1950 Öncesi Cezaevi Notları
- 1950 Öncesi Şiirler; Ziya İlhan’a Mektuplar
- Batılaşma
- Çöküntü
- Kitap Notları
- Mektuplar
- Notlar / Osmanlılık / Bizans
- Roman Notları 1; Topal Kasırga / Darmadağın Olan Devlet
- Roman Notları 2; Batı Çıkmazı
- Roman Notları 3; Patriyot Ömer / Gülen Azap Çıkmazı
- Sanat edebiyat 1
- Sanat edebiyat 2
- Sanat edebiyat 3
- Sanat edebiyat 4
- Sosyalizm, Toplum ve Gerçek