Çöp
Beyaz yakalı hayatı trajedik bir ölümle kesilen isimsiz bir Çekçekçinin iki perdelik söylenmeleri.
Bir istanbul sokağı… Köpeklerden kaçan bir Çekçekçi yarısı çöp dolu arabasıyla nefes nefese kendini güvenli bir yere atar.
Günün yorgunluğu, başından geçen rutin sıkıntılar ve uzun zamandır belalısı olan köpekleri de atlatan Çekçekçi akşamın sakinliğinde kendisiyle baş başa kalır.
Geçmiş inatçı bir zabıta gibi sürekli karşısına çıkıp onu teslim olmaya zorlarken Çekçekçi bir hikâye anlatarak bundan kurtulmaya çalışır.
İnatçı geçmişi muzip, muteriz ve samimi bir dille kurmaya çalıştığı hikâyeyi de bulandırır ve Çekçekçimiz bilinç akışına kapılmış bir çağrışım şövalyesi gibi alay kılıcını onu boğan insanlığa/ modern dünyaya doğru savurur.
Çekçekçinin üzerindeki sıradanlık tozu metinler arasında dolaşırken dağılmaya başlar ve orada kendimize benzeyen birini görmeye başlarız. İnsanlığın hikayesini daldan dala atlayarak anlatırken trajikomik bir savaşın yürütüldüğü bir oyunun içinde olduğumuzu fark ederiz. Dünya bir çekçek arabasına döner, Çekçekçimiz de bu arabanın etrafında dönüp dolaşırken bizi hesaba çeker ve nihayetinde kendi geçmişine teslim olarak hepimizi kurtarır.