Yapıt Hakkında
İlk hikâye Hastalar’da on sekiz yaşlarında, Rizeli işportacı Tahsin, İstanbul’da Mithatpaşa Stadyumu’nda bir maçta, yirmi yaşlarında arkadaşı Hüseyin’i öldürür: Galatasaray bir gol atmış, Fenerbahçe’yi tutan Hüseyin bunu Tahsin’in uğursuzluğuna yorup küfretmeye başlayınca Tahsin, bıçağını çekip Hüseyin’e saplayıvermiştir. Derinliğine bir güç taşıyan Baba hikâyesinde yaşlı bir homoseksüelin bir sinema locasında tornavida ile feci şekilde öldürülüşü; sinema sahibinin, sinema kapısındaki belediye memurunun, localara bakan işçinin ve katil yardakçılarının tek tek ifade ve yorumlarıyla, değişik açıklardan aydınlığa çıkarılır. Casus-Karpuz Hikâyesi’nde olay bir cezaevinde geçer: 1939’larda casusluktan yakalanmış, idam cezası altında yargılanarak yedi senedir yatan, İzmir ve Havalisi Lastik Umum Acentesi Cemal Bey’in iç dünyası canlandırılır. Anahtarcı Salih’te asıl kahraman, cinsel ilişkileri hep platonik planda kalmış, paranoiak bir adamdır ve portresi, Baba hikâyesinde olduğu gibi, çevresi tarafından parça parça anlatılarak bir bütünlüğe ulaştırılır: Adam, varlıklı bir ailenin tek evlâdıydı, babası alkol zehirlenmesinden gitmişti, 42 yaşında oğul gibi, sofu annesinin de ölümü üzerine, büsbütün yalnız kalınca adam Avrupalarda gezmiş, sonra konağa dönüp evlenmişti. Konakta sadece iki emektar: aşçı Hikmet Kalfa ile hizmetçi Fidan Bacı vardır. 1938 Mayıs’ına rastlayan evlenmesi, aldığı kadında zamanla ruhî bir çöküntü yarattı; şimdi dul kalmış kadın da bir ruh hastasıdır. Hikâyenin adı; paranoiak adamın, kendi ölü çizgisini aşmak için araç diye kullanmak istediği bir sütçü kızıyla evlenip kızı kurtaran, fakat adamın yıkılışını hızlandıran anahtarcı Salih’ten geliyor. Evimin Erkeği‘nde dört yıl önce kocasından boşanmış Berin, İstanbul’da monoton bir memur hayatı yaşamaktadır. Bir cumartesi sinema çıkışı mahallebicide rastladığı E. C.’yi ikinci karşılaşmasında alır, evine götürür. Sanatçı pozunda, fakat tembel-avare, eve yerleşen adam; genç kadının, bir işe girip çalışması tekliflerini boyuna atlatır; iş aradığını, fakat bulamadığını söyler hep. İki üç ay sonra bir gün Berin, peşine taktığı odacıdan E. C.’nin her gün iş bulmaya değil de Gülhane Parkı’na gittiğini, orada karısı ve çocuklarıyla görüştüğünü öğrenir. Gece adam eve gelince, sebebini söylemeden kovar adamı. Genç kadının iç yıkılışı son cümlede şöyle özetlenir: “Öldürülecek olanı öldüremeyince hep biraz biz ölürüz.” İpe Çekilecek Herif, bir Boğaziçi vapurunda, hasut ve dedikoducu bir adamın portresidir. Bir kabadayı psikolojisini başarıyla yansıtan Erkekâmet, kışın okula gidip yazın babasının dükkânında çalışan, on sekizinde, Üsküdarlı, dalgacı bir ortaokul öğrencisidir. Flört ettiği kızın kabadayı ağabeysi tarafından sıkıştırılır, umursamak istemezse de, dayağı yiyince, babası da tehdit edilince, kızla evlenmek zorunda kalır. Adı Ahmet’tir ama, şimdi kayınbiraderinin gözüne girmiş, her sözü dinlenen Erkekâmet olmuştur. Başgöz Etme Zamanı hikâyesinde olay Zonguldak’ta geçer: Bakkal Haydar’la ambar memuru Zihni, bir kilo rakısına tavla oynarlar, demirci Arif de oyunu seyretmektedir. Zihni kazanır; rakıyı pazar günü ailece ve sandalla Kapuz’a gidip orada içmeyi kararlaştırırlar. Bakkalın kızıyla demircinin oğlunun bu gezintide samimiyeti ilerletmeleri, ötedenberi biribiriyle geçinemeyen iki babayı, anlaşıp başlık işini görüşmeye zorlar. Allahlık Feyzi Bey’de olay gene Zonguldak’ta ve 1939 yılında geçer: Bir dairede muhaberat servisi şefinin, memurların alaylarına kurban gidişi anlatılır. Bir Varmış Bir Yokmuş’ta stadyum kapısındaki bilet memuru, babasının ölümü üzerine anılar dünyasına geçer: Babası eczacıydı, en büyükleri hikâyenin yazarı, yarım düzine çocuğu vardı. Garnizonda Bir Olay Kırıkkale’de geçer. Çelik fabrikasında frezeci Ahmet Usta’nın kızı Muhsine, annesinin ölümü üzerine büsbütün serbest kalır, gençleri ayartır; bir gece, evinde beş kişinin saldırısına uğrar, sedye ile garnizon revirine götürülür. Suçluları ele vermez Muhsine. Olaydan dört gün sonra Ahmet Usta, kızını, çocuklarını alır; Kayseri’den gelen trenle Kırıkkale’den ayrılır. Yangın’da olay, sondan başa doğru anlatılıyor: Jandarma karakolunda iki yangın kovası üzerindeki tahtaya oturtulmuş kadın, görümcesiyle âşıkını yakmaya teşebbüsten sanıktır: Pazarcık’lı Satılmış, askerlik dönüşü bir yaz günü şehre iş tutmaya giderken yol üstünde Fadime’nin kulübesini görmüş, kadından su istemiş, odunlarını kırmış, yemek yemiş, sonra da kadının yanında kalmıştır. Fadime duldur, sessiz ve toy bir kız olan görümcesi Durdu ile oturmaktadır. Satılmış, zamanla Durdu’ya da göz koyar. Fadime onları bir gece samanlıkta sevişmiş, uyurlarken görünce samanları tutuşturur. İkisi yara bere içinde kurtulmuş ve Fadime bu yüzden yakalanmıştır. İlgisiz’de ise bir küçük adamın kediler, köpeklerle kaynaşmış dünyası anlatılır.
Kaynak: Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü / Behçet Necatigil
Yapıt Sahibi
Bütün Yapıtları
Öyküleri:
- Beyaz Duvar (1962)
- Zonguldak Hikâyeleri (1962)
- Başgöz Etme Zamanı (1963)
- Oyuncakçı Dükkânı (1964)
- Garnizonda Bir Olay (1968)
- Anahtarcı Salih (1969)
- Şehzade’nin Başıdır (1971)
- Kör Şeytan (1974)
- Bana Karşı Ben (1976)
- Kapatma (1980)
- Hikâyeler 1 (2015)
- Hikâyeler 2 (2015)
Romanları:
- Yaş Ağaç (1958)
- Ne Ekersen (1958)
- Cinsel Oyun (1966)
- Sultan Döşeği (1969)
- Köroğlu (1969)
- Nemrut Mustafa (1969)
- Süeda Hanımın Ortanca Kızı (1969)
- Yanartaş (1970)
- İhtiyar Gençlik (1971)
- İçe Dönük ve Atak (1973)
- Gerçek Dışı (1976)
Deneme:
- Bir Açıdan (1969)
İnceleme:
- Türk Romanı (Kemal Tahir’in Devlet Ana romanı üzerine açık oturum,1969)
Biyografi ve Anı Yazıları:
- Edebiyat Dostları (1970)
- Çocukluk Yılları (1980)
Derlemeleri:
- Tarihimizde Gariplikler (1973)
- Cumhuriyet Yazarlarından Cumhuriyet Çocuklarına Hikâyeler (1981)
- Türk ve Dünya Edebiyatından Seçmelerle Korku ve Şiddet Hikâyeleri (1975)
- Olmaz Böyle Vak’alar (1976)
- Ecir ve Sabır (1976)
- Cumhuriyet Öncesi Yazarlardan Çocuklara Hikâyeler (1978)